SENİ SEVMENİN BEDELİ
“Tenini ıslatan yağmur değil artık
Göklerde bana ağlıyor yüzlerce melek…”
Ölümle yaşam arasındaki bir çizgiden…
Bir başkayım bu akşam,bir başkayım
Sanki üstüme geliyor bütün yıldızlar,rüzgâr bile dokunsa ağlarım
Bir sensizliğim geliyor aklıma,bir de ölüm,sence hangisi daha zor
Nedensiz titriyor ellerim,yüreğimde bir kor
İnsanlara bakıyorum,hepsi mutlu,hepsinin yüzünde gülücük
Bir de kendime bakıyorum,sönmüş tüm ışıklarım,güllerimin boynu bükük
Derken sen ilişiyorsun gözlerime,işte mutluluk diyorum
Sen çekip gidiyorsun ya zamansız,ölümü düşünüyorum
Sonra vuruyorum kendimi sokaklara,sokaklarda ayak izlerin
Ve rüzgâr fısıldıyor kulaklarıma,değmezmişsin
Kızıyorum önce,kapatıyorum kulaklarımı duymamak için
Yıldızlar yazıyor göklere,sen o vefasızın eserisin
Geçiyorum aynanın karşısına,soruyorum kendime,gerçekten öyle mi
Görüyorum ki batmış bütün gemilerim,perişan etmişsin beni
Şimdi görüyorum ki,bir şiirimi bile anlamamışsın
Yırtmışsın sayfalarımı,kalemimi kırmışsın
Keşke yok dilimde,seni sevmenin bir bedeli olmalıydı
İşte ödüyorum!Açtım Azrail’e kollarımı,sana bırakıyorum hayatı
AŞKA DA MI ÇELME TAKTIN
“Vay bee..!”
Aşk bu kadar düştü mü
Senin dilinde ne işi var seni seviyorumların
KUNDAKTAKİ BİR AŞKIN HAYALLERİ
“Daha doğmadan çalınmıştı bütün hayallerim…”
Sustum
Bir kimlik aradım günlerce
Günlerce aradım kendimi
Arka sokak çocuklarının düşlerinde
Sustukça kanadım
Kanadıkça sustum
Oysa ne çok ayrılık yaşamıştım
Ne çok bitiş
Kaç kez sırtımdan vurulmuştum zamansız
Kaç kez kendi yalnızlığımda boğulmuştum amansız
Her türlüsü tatmıştım “acı” denen şarabın
Ama bu kez kimselere soramadım seni
Kimselere anlatamadım
Sustum
Konuşabilsem çöller yeşerecekti biliyorum
Yaşlar dinecekti
Bende görecektim güneşi
Benim de dileklerim olacaktı kayarken bir yıldız
Şarkılara inat sustum
Şiirlere inat
Oysa ne çok şeyim vardı anlatacak
Ne çok çirkin gerçeği biliyordum
İnsanlara karalar bağlatacak
Anlatsam ne fayda artık
Şimdi beni kim dinleyip
Kim anlayacak
Sustum
Meydanları boş
Kapıları açık bıraktım
Kimseye bağırmadım kimse için
Sabır dedim
Sabır…
Isırdım dudaklarımı
Yumruğumu sıktım
Ve beklerdim yıllarca
Bıkmadan
Usanmadan
İsyan etmeden yalnızlığıma
Söylenenleri duymadım
Sağırdım
Kördüm senden başkasına
Konuşabilsem
Maskeler düşecekti biliyorum
Herkes susacaktı
Herkes tanıyacaktı ruhsuz bedenleri
Hesabı sorulacaktı yalanların
Yanlışların!
Bir gün herkes görecek biliyorum
Nasıl döndüğünü bu çarkların
Şimdi çomak sokulmalı bütün bu oyunların tekerine
Gün yüzüne çıkarılmalı gerçekler
Bir tokat gibi vurulmalı yüzlere!
Yalansa yalan denmeli
Doğruysa doğru
Cevapsız kalmamalı artık
Hiçbir sual
Hiçbir soru
Yeni bir dünya kurulmalı şimdi
Kimsenin bilmediği bir yerde
Kimsenin bilmediği bir şekilde
Tesellinin içinde yer bulamadığı
Avutmanın ve avutulmanın tanınmadığı
Mutluluğun hayallerde kalmadığı…
Yeni bir dünya kurulmalı şimdi
Bu düzen değişmeli
Ve hiçbir boş boğazın masasına
Meze edilmemeli kundaktaki bir aşkın hayalleri
Yeni bir dünya kurulmalı
Hemen
Şimdi...!
AĞLAYAN MISRALAR
“Kan damlıyor şimdi baktığım her yere…”
Yaşanan en büyük aşkın sahibi olan bir kadına…
Gitme diyemedim sana
Tutup kolundan durduramadım seni…
Bir kara eylül ikindisiydi gittiğinde
Yapraklar sarıydı,ve çıplaktı ağaçların bi çoğu
Gözlerde yaş yoktu belki
Ama yürekler ağlıyordu…!
Sensizliğin ilk karanlığıydı bu şehrime çöken
Yüreğimi yakan bu ateş
Sanki çıkıp gelmişti en kızgın aleviyle cehennemden
Avuçlarım kanlıydı
Yüzümü tanımak imkânsızdı aynalarda
Ve çözümü olmayan bir problem gibiydi yalnızlığım
İlk kez bu kadar derinden arzuladım ölümü o eylülde
Kendimi bırakmak sonsuzluğa
Ya da kaybolup gitmek serin suların arasında
Belki en doğrusuydu o an son nefesi vermek
Belki de en yanlışı
Ne olur ayıplamayın beni
Ölüm bile bu kadar yakmazdı benim canımı
Günler geçti, aylar geçti
Ben her gece sensizliği aldım koynuma
Yokluğunla seviştim geceler boyu
Yastığım sendi, ama sen yoktun
Sağıma baksam yoktun, soluma baksam yok
Seni sordu şiirlerim
O gitti, o dönmeyecek demeye cesaret edemedim
Hep sen varmışsın gibi yaşadım
Yatağın sol yanı her gece boştu mesela
Eşyaların hep aynı yerdeydi
Ve gece lambası hep açıktı istediğin gibi
Soranlara iyi olduğunu söylerdim
Falan filan işte…
Derken bir mayıs çalmıştı kapımı en acımasızlığıyla
İçimdeki sen’i de istedi benden bir Salı gecesi
Demek seni uzaktan sevmek bile çok görülmüştü bana
Bir ben ağladım bu şehirde, bir yağmur ağladı
Ellerim kelepçeliydi, çarelerim çaresizdi
Faydasızdı faydalarım
Ve o vakit anlamsızın anlamsızlığıydı
Vermedim sen’i kimselere
Kutsal bir emanet gibi yüreğimde sakladım aşkını…!
Sensizlik zordu
Sanki koca bir dünya yüklenmişti yorgun omuzlarıma
Direndim, her geçen gün biraz daha fazla sevdim seni
Çoğalarak sevdim, artarak…
Çalan her telefona ben çıktım
Vurulan her kapıya ben koştum
Ama sen yoktun, yine yoktun
Senden gelen her şeye razıydı bu yürek
Ufacık bir ses
İki satır elinle yazdığın
Kokunu taşıyan bir teli saçının…
Ben ki çaresizliğe meydan okuyan bir adam
İlk kez bu kadar acizim nefes almaktan
Meğer ne zor şeymiş yokluğun!
Korkularım mıydı beni yanlışa sürükleyen
Yoksa ben miydim yanlış yapmak için korkmayı seçen
Sanırım cevapsız kalan yüzlerce sorudan biri de bu
Bilirim dönüşü yoktur bu yolların
Ve giden geri gelmez
Ama unutma ki;
Hiçbir yangın bir başka yangınla sönmez!
Aylardır hep sana aitti özleyişlerim
Bunca zaman kahroluşlarım o amansız gidişineydi
Yerim yanlıştı biliyorum
Zamanım yanlıştı!
Belki de bu aşktaki tek doğru
Senin yeri doldurulamaz bir kadın olduğundu…
Sen uzaktayken ben şiirlerle avuttum gönlümü
Yıkılmadım, bırakmadım savaşımı
Alt tarafı gitmiştin
Alt tarafı şiirler ağlamıştı
Ben ölmüştüm alt tarafı
Ömrümce duyacağım şimdi
Söyleyemediğim o iki kelimenin pişmanlığını…
Bir gözlerine bakamadım şöyle doya doya
Bir de avuçlarımı terletemedim avuçlarında
Her gün bir sensizlik yaprağını kopardım takvimden
Dönüşüne kurdum bütün saatleri
Ve hep adımın yanına yazdım iki heceli ismini…
Ne vakit sen düşsen aklıma
Kesilirdi nefesim
Ellerim titrerdi
Engel olamazdım gözümden akan yaşlara
Ne vakit sen düşsen aklıma
Ağlardım!
Bugün senin doğum günün eşsiz sevgili
İyi ki doğdun ve iyi ki varsın
Görmediğine inanmazsın bilirim
Görmediğine inanmazsın
Ve bilemezsin öğrenmediğini
Ama iyi bilirsin bir başka ben olmadığını
Şimdi diyorum ki sana
Bir tek sen güldürebilirsin bu ağlayan mısraları
Bir tek sen
Yalnız sen
Sadece sen…
Yılın bugününü hep sana ayıracağım
Taa ki son nefesime kadar…
3 Nisan anısına